16 Haziran 2008 Pazartesi

Televizyon reklamının etkisi azaldı

Televizyon reklamının etkisi azaldı

Marka Danışmanı / Güven Borça

Televizyon reklamcılığı şu an yapılan marka yatırımlarında aslan payını almaya devam ediyor. Bu, bazı kuzey Avrupa ülkeleri dışında (bildiğim kadarıyla) tüm dünyada böyle. Öte yandan marka iletişimi alanında son on yılın en çok tartışılan ve en çok mutabık olunan konusu da “televizyon reklamının etkisinin azaldığı”. Hatta bir çok guru TV reklamcılığı veya “mass media advertising” bitti yorumu yapıyor.

Ancak tüm bunlara rağmen tüm dünyada televizyona harcanan para artıyor. Çünkü yerine bir şey konulamıyor.

TV’deki bu artış Türkiye’de son üç yılda sıçrama şeklinde. Rusya gibi ülkelerde patlama niteliğinde. Dolayısıyla gurular ne söylerse söylesin reklam paraları dünyanın önemli medya grupları arasında paylaşılmaya devam ediyor. Alternatif mecralar televizyonu tehdit edecek noktaya yaklaşmasada paylarını hızla artırıyorlar.

Kanal sayısının artması ve de özellikle gençliğin daha az TV seyretmesi nedeniyle artan kuşkular, reklama yatırılan paraların artmasıyla dengeleniyor.

Türkiye’de beş sene önce 1–2 milyon dolara yaratabileceğiniz etkiyi bugün 10 milyon doların altına yapmanız zor.
Bu da giderek büyüklerin yapabileceği bir şey olarak görünse de TV reklamvereni sayısı da katlanarak büyüyor ülkede.

Yani ortada bir sürü paradoks var.
Bu küçük reklamverenlerin çoğu bir dizi sponsorluğu veya maçlarda yayınlanan bant reklamlarıyla bir etki yaratacağını zannediyor. Yani televizyon eskisi kadar etkili olmasa da mecburiyetten ve seçeneksizlikten paralar bir şekilde oraya akıyor.

Reklamsız sinema kanalları, dijital platformlar vs artsa da sistem kendini sürekli dengeleyerek önlemlerini alıyor öte yandan. Alternatifler/rekabet arttıkça klasik kitlesel TV kanalları da ürün kalitesini artırıyorlar. Örneğin şu sıralar Türkiye’nin bütün “yetenekleri” TV dizisi yapma yarışında. Televizyon dizilerinin kalitesi öyle arttı ki insanlar sinemayı-tiyatroyu unuttu. Ve bu kanallar “BEDAVA”.

Yani paranın büyük bölümünün aktığı mass media bu geliri korumanın bir yolunu bulmaya devam edecektir. Futbol kulüpleri insanları statlara çekmek için daha konforlu statlar yapıyor, buna karşılık evde sinema sistemleri evde kalmayı daha cazipleştiriyor. Buna karşılık sinema salonları teknolojiye yükleniyor...

Ve son olarak;

Dünyada şimdiye kadar gelişen hiç bir mecra diğerini öldürmemiştir. O yüzden internet hayatımıza ne kadar girerse girsin televizyon da kalacaktır ve/veya bugün mass mediayı yöneten aktörler yeni akımı da yönetiyor olacaklar diye düşünüyorum.

O yüzden TV reklamcılığı “kitlesel markalar” için hala vazgeçilmez.
Bu tür değerlendirmeler yaparken unutmamamız gereken şey “bedava”nın gücüdür.

Hiç yorum yok: