21 Haziran 2008 Cumartesi

Alice BBDO’dan Ruffles ve Doritos reklam filmleri


Alice BBDO’dan Ruffles ve Doritos reklam filmleri

Alice BBDO, yapmış olduğu başarılı reklam çalışmalarıyla adından söz ettirmeye devam ediyor. Özellikle Ruffles ve Doritos için hazırlanan reklam filmleri, ekranlarda beğeniyle izleniyor.

Ruffles’ın, “En’leri yaşa!” diyen, TV’de gören hemen herkesin “Uluslararası bir filmin adaptasyonudur” yakıştırması yaptığı film, aslında bir Türk filmi.

Alice BBDO tarafından, Frito Lay Türkiye için hazırlanan film, sadece Türkiye’de kullanılmak üzere yapıldı. Filmde, gündelik hayatın sınırlarını zorlayarak her şeyin En’ini yaşamaktan keyif alan gençlerin, En’lerin patates cipsi Ruffles’la yaşadıkları tatminkâr bir gün gösteriliyor.

Reklamın arkasındaki strateji; Ruffles’ın en kalın, en dolgun ve en kıtır patates cipsi olması ile hayat tarzlarının sonucu olarak en tatminkar atıştırmalığa ihtiyaç duyan hedef kitle (genç erkekler) arasında kalıcı bir bağ oluşturmaya dayanıyor.

Çekimleri Arjantin’in başkenti Buenos Aires’te gerçekleştirilen filmin yönetmenliğini Danimarkalı reklam yönetmeni Jonas Arnby yaptı. Yaklaşık 3 haftalık bir ön hazırlık süresi sonucunda hayata geçirilen film, Depo Film ve Goodgate Productions ortak yapımıyla 3 günde çekildi.

Ajans İstanbul’daki muhtemel olumsuz hava koşullarını göz önünde bulundurarak film mekanı olarak Buenos Aires’i seçmiş. Yani filmin yurt dışında çekilmesinin asıl nedeni bu. Yaratcı Yönetmen Ozan Varışlı, “Alternatif olarak değerlendirilen, İzmir, Antalya ve Güney Afrika’ya nazaran Buenos Aires; film akışının gerektirdiği şehirsel doku devamlılığı, estetik derinliği barındırdığı ve hedef kitle için görsel anlamda yeni olması nedeniyle bir marka dünyası imajı yaratılmasına katkı sağlayabileceği için seçildi.” diyor.

Doritos’la Eğlence Başladı

Hayatın her anında kendi eğlencelerini yaratabilen Doritos gençlerinin, yaşamaktan keyif aldıkları bir anı tekrar yaşadığı, sıkıcı gözüken bir durumu eğlenceli bir hale çevirdiği ve bunaltıcı bir işi nasıl partiye dönüştürdüklerinin eğlenceli bir dille anlatıldığı 3 yeni Doritos filmi, televizyon ve sinemalarda yayınlanmaya başladı.

Yine Alice BBDO tarafından hazırlanan filmler, FilmaCass prodüksiyonunda Güney Afrikalı yönetmen Erik Van Wyk tarafından çekildi. Filmin görüntü yönetmenliğini ise İngiliz Nick Sawyer üstlendi. Doritos’la eğlencenin her zaman ve her yerde yaşanacağı fikrinden hareketle hazırlanan, bir çiftin mutlu anlarını geri sararak tekrar yaşadığı, iki gencin, kadınların kronik park problemini ileri sararak kurtulduğu ve bulaşık yıkamak gibi sıkıcı bir işi parti ortamına çevirdikleri filmler, her zaman her yerde eğlence arayışında olan Doritos gençlerinin ilgisini fazlasıyla çektiği düşünülüyor.

Reklam filmlerinin senaryolarını, çekimleri, çekim sırasında yaşananları Yaratıcı Yönetmen Ozan Varışlı ve Müşteri İlişkileri Yetkilisi Aslı Önal ile konuştuk.

Ruffles için hazırlamış olduğunuz reklam filmi, birçok kesim tarafından yabancıların yapmış olduğu bir film olarak biliniyor. İnsanlar neden böyle düşünüyor?

Ozan Varışlı: Öyle düşünmelerinin sebebi yurt dışında çekilmiş olması. Filme mekan olarak yabancı bir şehir seçilmesi nedeniyle, filmi yabancı ve uyarlama zannediyorlar.

Çekim öncesi ve çekimler sırasında neler yaşandı bizlerle paylaşır mısınız?

Ozan Varışlı: Bizim önce Ruffles’ın stratejisini, platformunu bir kere daha belirlememiz gerekiyordu. Dolayısıyla Ruffles’ın en yoğun, en kalın, en tırtıklı cips olmasından yola çıkarak; enlerin patates cipsi diye bir stratejik platform oluşturduk. Onu oluşturduktan sonra yaratıcı iş aşamasında birkaç tane ayrı fikir üzerinde çalışmaya başladık. Bir tanesi hayata geçirdiğimiz fikirdi. Aslında enlerin patates cipsi dedikten sonra en çok yapmak istediğimiz ve ajans önerisi olan fikir de buydu. Ruffles’la enteresan enleri deneyen gençler fikriydi. Film sizin de bildiğiniz gibi Arjantin’de çekildi. Senaryoda rol alan arkadaşların hepsi Arjantinliydi.

Filmin yabancı bir ajans işi olarak düşünülmesinde, çekimlerin yurt dışında yapılmasının ve oyuncuların yabancı olmasının büyük etkisi var diyebiliriz o zaman.

Ozan Varışlı: Kesinlikle haklısınız. Oyuncuların yabancı olması ve mekanın yabancı bir şehir olması; mekana da göz aşinalığının olmaması nedeniyle dışarıdan gelen bir reklam sanıldı.

Aslı Önal: Çok bilinen Avrupa şehirleri gibi değil ve bilindik bir dokusu yok. Bu da biraz fark yarattı sanırım. Çekimler Avrupa’da yapılsaydı, belki de bu kadar başarılı olmayacaktı.

Film yayınlanmaya başlayınca gelen tepkiler nasıl oldu?

Ozan Varışlı: İlk zamanlarda hiçbir tepki almadık açıkçası. Çünkü film uyarlama zannediliyordu. Uyarlama zannedildiği için, bir tepki verilmiyor haklı olarak. Çünkü yurt dışında yapılmış buraya gelmiş oynuyor gibi bir durum söz konusu. Daha sonra filmin uyarlama olmadığı anlaşılınca çok net olarak “Aa onu siz mi yaptınız, uyarlama değil miydi?” gibi tepkiler almaya başladık. Tebrik mesajlarının yanı sıra “Bu filmin PR’ını kesinlikle yapın, insanlara anlatın” gibi telkinler de aldık. Film çok tutuldu yani.

Frito Lay yetkilileri çekimlerin yurt dışında yapılacağı fikrine nasıl baktılar?

Aslı Önal: Reklamverenimiz, fikri anlattıktan sonra ve bütün prodüksiyon altyapısından bahsettiğimizde herhangi bir bütçesel kısıtlama getirmeden, bu işin en iyisinin bu şekilde olacağını düşünerek bize destek verdi. Çünkü filmin dikkat çekici ve farklı bir tarafının olması başından beri hepimizin istediği bir şeydi. Dolayısıyla hem çekimlerin yurt dışında yapılacak olması hem de oyuncuların yabancı olması Frito Lay yetkililerine oldukça cazip geldi diyebilirim.

Frito Lay, filmin bu kadar ses getirmesini bekliyor muydu?

Ozan Varışlı: Getirmesini bekliyorlardı açıkçası. Filmi ilk gördükleri andan itibaren çok farklı bir yerde olduğumuzu gördüler. Filmin fark yaratacağını biliyorduk. Dolayısıyla şu an umduklarının üstünde bir tepki alıyorlar bile diyebilirim. En beğenilen televizyon reklam filmi olarak çoğu yerde okuyoruz. Genellikle sıralamalarda birinci sırada yer alıyor.

Devamı çekilecek mi filmlerin?

Ozan Varışlı: Devamı olabilir. Bir de alternatif mecralarda “Gençlerin En’leri” denemesinin, Ruffles’la değişik uygulamaları devam ediyor zaten.

Mesela?

Aslı Önal: “Ruffles’la En’leri Yaşa” konseptini televizyondan alıp web sitesine taşıdık. Burada da filmden haz alarak, gençlere “Sende kendi hayatındaki En’ini çek, gönder” diyoruz. Video download bazlı bir site yapıldı. Ayrıca televizyonda belli programların içinde de bu web sitesine seçilip yüklenen ve oylanan en iyi videoların gösterilmesi imkanı sağlanacak. Planlarımız arasında outdoor kullanmak da var. Sponsor olduğumuz yarışma var. Orada aynı şekilde bu En’lerin konseptini sürekli işliyoruz.

Ozan Varışlı: Oldukça geniş kapsamlı bir kampanya olduğu için mecra çeşitliliğine fazlasıyla önem veriliyor. En’lerin patates cipsi dediğiniz zaman, hakikaten bu önemli bir konsept ve ilgi çekici bir platform. Bununla ilgili bir tane film yapıp televizyonda uzun yada kısa versiyonlarda döndürmeniz yeterli olmaz. Çünkü bu bir konsept, tek atımlık kurşun değil. Bu kampanya, devamlılığı olacak bir stratejiden ibaret. O yüzden Ruffles bunu sormaya devam edecek ve haliyle sadece televizyon değil, bütün alternatif mecralarda bu konsept üzerinden gidilecek ve devamı sağlanacak. Zaman içinde dönüşebilir belki ama, konseptin enteresanlığı ve önemi şuradan geliyor; hani “kerameti kendinden menkul” diye bir laf vardır ya öyle bir konsept değil bu. Burada birebir ürün anlatılıyor. Sonunda en kalını en tırtıklısı diyoruz ya; ürün hakikatten en kalın, en tırtıklı ve en yoğun patates cipsi olduğu için konseptimizle örtüşüyor. Öyle olduğu için de işimiz kolaylaşıyor. Anlatılan şey gerçek… Enteresan hikayeler anlatılıyor ama konseptle ürünün özelliği örtüştüğü için, kampanya tek atımlık kurşun olmaktan çıkıp, uzun vadeli bir çalışmaya dönüşüyor. Bizim asıl istediğimiz de bu zaten. Bu şekilde işler yaptığımızda memnun oluyoruz. Belli bir süre için, kısa süreli enteresan tepki getiren yaratıcı çalışmalar yapmak bizi çok da ilgilendirmiyor. Belli bir zamana yayılmış, çeşitli mecralarla desteklenmiş, gerçekten ürünü anlatan ve yaratıcılığın ötesine geçen projeler bizi heyecanlandırıyor.

Senaryodan kısaca bahseder misiniz?

Ozan Varışlı: Ortada hiç birimizin çok aşina olmadığı bir şehir var. O şehirde yaşayan bütün gençler her köşe başında, orada burada Ruffles’la acayip şeyler yapıyorlar. Ruffles’la “En” olarak tabir edilen şeyler yapıyorlar. Kendi En’lerini, kendi enteresan maceralarını yaşıyorlar. Bir taraftan eğlenirken, büyük şehir hayatı içinde kendi matrak En’lerine hayat veriyorlar.

Ya Arjantin? Arjantin filmciliği hakkında ne düşünüyorsunuz?

Ozan Varışlı: Arjantin filmciliği oldukça ileri düzeyde, bu herkes tarafından kabul edilen bir gerçek. Hatta Cannes’a gittiğimiz zaman Güney Amerika’dan gelen insanlarla konuşurken, hepsi Arjantin filmciliğinden bahsediyordu. Arjantinlilerin dikkatimden kaçmayan en önemli tarafları fazlasıyla profesyonel oluşları. Her şeyi mutlaka tam zamanında yapıyorlardı. Programın yarım saat gerisinde kaldık diye, yönetmenin bütün ekibi bir araya getirip toplantı yaptığı bir prodüksiyon ekibi vardı. Çok hızlılar, çok becerikliler ve fazlasıyla disipliler. Şu kadar ki, bizim çekimlerin yüzde doksanı açık mekanda geçti. Bir tane kapalı mekan çekimi vardı. Şöyle düşünün; bütün çekimler boyunca sette sigara içmek bile yasaktı. Kamera arkası çeken çocuk, binanın tepesinden çekiyor, arabayla geçerken çekiyor. Aklıma takıldı, ve gidip kendisiyle bir müddet sohbet ettim. Kendi filmini bağlıyordu o da, kamera arkasına bir fikir kondurmaya çalışıyordu. Yani enteresan bir şekilde işlerini çok iyi yapıyorlar.

Çekimler için Arjantin’e giderken kafanızda çeşitli soru işaretleri var mıydı? Sonuçta Arjantin’deki ilk çekiminiz olacaktı.

Ozan Varışlı: Arjantin filmciliğinin hangi noktada olduğunu hemen hemen biliyorduk. Orada çekilen filmleri de önceden gördüğümüz için iyi bir ekiple sağlam bir prodüksiyonla karşılaşacağımızı bilerek gittik. Avrupa’da da film çektik biz. Avrupa’da her şey kuralı kuralına uygulanır. Orada da disiplin vardır fakat Arjantin’de belli noktalarda esneklik söz konusu olabiliyor. Gidişata göre hemen durumu değiştirip başka alternatifler yaratan, oldukça seri ekiplerle karşılaştık. Ve bu durum bizi çok şaşırtmadı açıkçası. Aslında biliyorduk böyle olduklarını ama insan pratikte görünce heyecanlanıyor. Yani o şekilde çalışmak sizi de motive ediyor. Bu arada Arjantin’de prodüksiyon için gerekli tüm bağlantıları Depo Film ayarladı. Buradan birlikte gitmiştik. Onlara da çok teşekkür ediyorum çünkü filmin başarısında çok önemli pay sahibi oldular.

Biraz da Doritos’un reklam filmlerinden bahsedelim.

Ozan Varışlı: Doritos kampanyasında üç tane film ve onun çeşitli mecralarda uygulamaları var. Burada da ürünün şeklinden yola çıkarak, gençlerin hayatında “Doristos’la ileri sar, geri sar” ve “bir elinde Doritos olsun öbür elinle hayatı istediğin gibi sar” fikri var. Bu fikrin de üç tane uygulaması var. Dünyada eylem konseptinden gidiyorlar. Biz o konsepte aslında bir şey daha ilave ettik ve “hayatı istediğin gibi sar” dedik. Çünkü eylem dediğiniz zaman, bu kavram bize biraz geniş, biraz da bildik geliyor açıkçası. O yüzden ürünün şeklinden yola çıkarak “hayatı istediğin gibi sar ve öyle eğlen bari” dedik. Üç tane film var ve bunlardan bir tanesi sinemalarda oynuyor diğer ikisi televizyonda ve yine çeşitli mecralarda kampanya ilanlarıyla devam ediyor.

Çekimler nerede yapıldı?

Ozan Varışlı: Ruffles’ı Arjantin’de çektiğimiz ortaya çıktıktan sonra bu filmleri Arjantin’de çektiğimiz düşünüldü. Oysaki bu filmleri İstanbul’da, yabancı bir yönetmenle çektik. Castlar çok Türk görünümlü olmayabilir. Oyuncuların tarzları sıradanlıktan oldukça uzak. Onlar da bu yüzden yabancı sanıldılar. Onun dışında mekanlara baktığınız zaman zaten iki tanesi kapalı mekan. Açık mekana baktığınız zaman da, biliyorsunuz Bankalar Caddesi’ni. Açık mekan olarak orayı kullandık.

Prodüksiyon hakkında neler söyleyeceksiniz?

Ozan Varışlı: İngiltere’de yaşayan güney Afrikalı bir yönetmenle çektik filmleri. Kendisiyle çok iyi anlaştık. Filmin prodüksiyonunda Film Atlas’la çalıştık. Onlar da çok iyiydiler. Hiçbir sekme olmadan, son derece iyi şekilde işlerini yaptılar. Prodüksiyon sürecinde hiçbir sıkıntı yaşamadık. Yönetmenle iyi anlaşabilmeniz, film çekiminde büyük önem arz eder. Senaryo okeyleniyor ve hayata geçiyor. Bu teorik bir durum. Teoride kafamızda çektiğimiz bir film oluyor. Sete gelip sette birebir planlar çekilirken filmlerin yarısını değiştirdiğimiz oluyor. Çünkü pratik olarak orada görünce, teoride düşündüğümüz şeyin kimi zaman tam işlemediğini görüp, sette filmi aniden değiştirdiğimiz oluyor. Bu durum, yönetmenle çok iyi anlaşamamanız durumunda yapılabilecek bir şey değil. Doritos ve Ruffles filmlerinde bu durumu yaşadık ve yönetmenle iyi anlaşabilmenin ürününü aldık. Aniden mekan değiştirdiğimiz oldu. Baktık karar verdiğimiz mekan tam istediğimiz gibi değil, anında değiştirdik. Dolayısıyla bu gibi durumlara hazırlıklı olabilecek yönetmenlerle çalışmayı tercih ediyoruz. Bizim için hakikaten filmin yaratıcı süreci televizyonda yayına girdiği ana kadar devam ediyor. Montajda bile filmin önemli noktalarını değiştirdiğimiz oluyor. Bu durum tüm çalışmalarımız için geçerli. Prodüksiyon ekibiyle ve yönetmenle çok iyi anlaşmak çeşitli noktalarda çekim sırasında yada montaj sırasında çok hızlı bir refleksle filme müdahale edip, aksayan tarafları varsa hemen toparlamayı sağlıyor. Keza bu filmde de öyle oldu çok iyi anlaştık ve bizim için çok iyi bir çekim oldu.

Kampanyanın mecra seçimlerini kim yapıyor?

Aslı Önal: Mecra seçimlerini, her kampanyada olduğu gibi reklamverenle bir araya gelerek karar veriyoruz. Karşılıklı gerçekleşen beyin fırtınaları sonucunda kampanyaya en çok katkıyı sağlayacak mecraları belirliyoruz.

Son olarak film çekimleri sırasında yaşadığınız ilginç bir anınız varsa bizlerle paylaşır mısınız?

Ozan Varışlı: Arjantin’de yaşadığım acıklı bir anı anlatabilirim ben size. Filmin çekimini bitirdik ve dönüş zamanı hafta sonuna denk geliyordu. Biz de dedik ki Rio buraya çok yakın, buraya kadar gelmişken gidelim. En çok görmek istediğimiz şehir Rio’ydu. Rio’ya bizi götürecek uçak biletleri elimize ulaştı. Çok mutlu olmuştum tabii. Hemen gidip kendime parmak arası terlik aldım. Rio’da terliklerimle gezmenin hayallerini kuruyorum. Otele döndüğüm zaman acil bir iş çıktı, toplantı için hemen İstanbul’a dönmemiz gerektiği söylendi. Bu durum bana söylendiğinde parmak arası terliklerim elimde duruyordu. Sordular tabii arkadaşlar bunlar ne diye. Öylece kalakaldım. Sanırım o terliklerle çok komik bir sahne oluşturmuşum ki, uzun uzun kahkahalar atıldı karşımda. Rio biletlerini iptal edip uçağa bindik ve İstanbul’a döndük. Az daha gidiyordum ama, Rio biletini gördük en azından.

Ya terlikler…

Ozan Varışlı: Bırakır mıyım hiç terliklerimi oralarda. İstanbul’a gelirken yanımda getirdim. Şimdi onları banyoda kullanıyorum.

Hiç yorum yok: